12 Eylül 2011 Pazartesi

Kültür olarak ölümle barışık değiliz...Doğrudur...!

 Dr. Sualp Tansan Ayşe Arman'a verdiği röportajında " kültür olarak ölümle barışık değiliz" demiş. Doğrudur. Bir de bunun araştırılması gerektiğini vurgulamış. Ben bu konuda nacizane birkaç fikre sahibim yazmadan duramayacağım.

 Evet ölümle barışık bir toplum olmadığımız kesin. Nasıl olalım ki?

İnsanlarımız yıllarca bir hayal uğruna çalışıyorlar.
"Sahil kenarı küçük bir kasabada bahçeli bir ev mütevazi bir yaşam"
Toplumumuzda 10 kişiden en az 9'u emekli olup böyle bir yerde yaşam kurma hayaliyle yaşıyor. Peki sonra n'oluyor? Şartlar malesef daha oluşamadan yılların mecburiyetler çerçevesinde yaşanmış hayatları bir anda kısa bir süre sonra öleceği haberiyle kendine geliyor. Veyahut şöyle diyelim kendine gelemiyor. Elbette böyle bir durumda ölüme isyan ekstra kazanıyor.
 Ağızdan çıkan sözler
"Ama ben yıllardır bu hayal için çalışıyorum çocuklarımı ancak okutabildim ancak yuvadan uçurabildim benim hayatım şimdi başlayacak ama siz hayatımın son bulacağını söylüyorsunuz"
N'kadar dramatik...

Belki sevdiği işte sevdiği bir mekanda ki yukarıda bahsettiğim kasabayı 3 tarafı denizlerle çevrili yurdumda bulmak zor olmasa gerek ve en önemlisi sevdiği insanla geçirmiş , hayat telaşından zamanı kaçırmamış, çoluğunun çocuğunun okul , iş derdine düşmek zorunda kalmamış bir insan ölümü biraz daha soğukkanlı karşılayabilir.. Bu fikri belki biraz daha içine sindirebilir. Üstelik bizim gibi dinine bağlı bir toplumda çevresel faktörler bu kadar yıkıcı olmasa ölüm daha çok anıla da bilir....


Bol neşeli sağlıklı telaşsız tasasız günlerimiz olsun inşallah....

Sevgiler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder