19 Mart 2010 Cuma

Hastane mi? Kestane mi???

P'tesi sabahı, sabah sabah annem

" baban ameliyat oluyor dedi"

Böyle kala kaldım.

" n'ameliyatı anne??"

"Hani baban sürekli horluyor yaa, hani baban hiç burnundan nefes alamıyor yaa hani baban....."

"evet anne??"

"hahhh işte biz c'tesi günü babanla muayene olalım dedik. Aslında X hastanesinden randevu alıcaktık ama olmadı biz de yol üstünde SSk ile anlaşmalı Y hastanesine gittik"

"orası n'resi anne ben hiç duymadım adını??"

"hani şurası şurası var ya işte orası"

"Hımmm .. eeeee"

"çok iyi bir Dr vardı orada. 30 yıllık kulak burun boğaz dr'ymuş. Babanı muayene etti hem de SSk ile anlaşmalı ya 6TL'ye. Babana dedi ki.... ___siz bu şekilde hiç nefes alamazsınız, burnunuz tamamen tıkalı, küçük dilinizde de sarkma var, gece uyurken nefessiz kalırsınız yada kalp büyümesi olabilir sizde...."

"Allah Allah"

"Evet kızım ben de gördüm babanın burnu tamamen tıkalı, sonra Dr şöyle devam etti___Biz her ay bir hastalık üzerine kampanya yapıyoruz. Bu ayda aynen sizin bu rahatsızlığınıza çözüm getiriyoruz. Normalde ameliyat 550TL , şu an 350 TL . Düşünün taşının bu arada dahiliye uzmanı ameliyat olabilir misiniz testlerinizi yapsın"

"Bir de dahiliye dr'una test mi yaptırdınız???"

"evet kan aldılar , kalbini, ciğerlerini kontrol ettirdiler babanın herşeyi uygunmuş. Ameliyat olabilir diye raporumuzu da aldık."

"peki bu ameliyatı nasıl yapıcaklarmış anne??"

"çok basit bir operasyonmuş. Lokal anestezi ile de yapabiliyorlarmış ama dr rahat çalışamadığı için genel anestezi yapıcaklarmış"

"orda bir durun anne. Birincisi bu çok basit bir operasyon değil ben daha önce duydum; ikincisi ben genel anesteziden çok korkuyorum"

"Belgin lütfen kızım sen herşeyden korkuyorsun baban karar vermişken onu da korkutma hem biz orda ameliyat olmuş bir adamla konuştuk adam ohh dünya varmış n'den daha önce yaptırmamışım dedi"

"anne ben işe gidiyorum sonra konuşuruz."



Akşam eve geldiğim de babam demez mi
"ben kararımı kesinlikle verdim ç'ba gününe randevu aldım, adam çok doluymuş bir o günü boşmuş."
Ablam da ben de çok karşı çıkmamıza rahmen babam kararını kesinleştirdi. Ç'ba sabahı annem ve babam bize geldiler , annem herzamanki gibi çocukların başında kaldı ben işe geldim Mert babamı hasteneye götürdü. Orda ameliyat n'zaman başlar diye soran Mert'e hemşirenin yanıtı " babanızın hazırlanması 1 saati bulur operasyon da bir o kadar sürer herhalde" olmuş. O aradaki zamanı değerlendirmek adına Mert hastaneden çıkmış kayınvalidemi bizim eve bırakmış tam işe beni almaya gelmişti ki telefonum çalmaya başladı. telefonda babamın numarasını görünce içim bir hop etti. Telefondaki ses babam " kızım saat kaç? ben ameliyatımı oldum." "baba n'diyorsun n'demek oldum? daha kaç dk oldu ki??" "oldum işte odadayım ben" o sırada aklımdan herhalde ameliyat önü babama yatıştırıcı iğne vurdular ki kendin de değil n'dediğini bilmiyor diye geçti. Resmen uçarak hastaneye gittik. Odaya bir girdim babam yatakta kolunda sadece bir serumla yatıyor başında da bıdı bıdı konuşan bir adam. adam bana döndü "kızı siz misin? babanız ölümlerden döndü siz başında değildiğiniz adam çıktığında yalnızdı" hem afallıyan hem sersemliyen hem şu olan hem bu olan ben sadece gerizekalıca gereksiz yere o denyocan adama bir açıklama yaparak " ama bir saat sonra ameliyata giricekti benim babam " dedim.

Meğersem bu neydüğü belirsiz hastanede neydüğü belirsiz bu bıdıbıdılanan adam bir anestezi uzmanıymış. Babamı içeri almışlar , uyutmuşlar tam boğazına hortum sokacaklarken hortum girememiş??? babamın boğazı çok darmış sonra tekrar uyandırmak için çok uğraşmışlar??? biz genel anestezi n'dir bilirmiymişiz. Anestezi uzmanları bizi öldürürlermiş kendileri yaşatırlarmış... adam diyor da diyor ben hala şaşkın kendimde değilim; ancak adam odadan çıktıktan sonra kendime geldim. Baktım babam iyi tuttum babamın dr'unun odasının yolunu... adam beni görür görmez " ama benim bir suçum yok ben babanızı ellemedim bile" demesin mi... sanarsınız karşınızda dr değil de suçu arkadaşına atan ilkokul çocuğu var.

"ben buraya suçlu kim diye sormaya gelmedim. n'yaptınız benim babama ?? onu sormaya geldim. üstelik ben baştan beri karşıyım babamın buraya gelmesine siz n'yin tetkikini yapıpta onayladınız ameliyat olabilir bu adam diye?" "ben onaylamadım dahiliye uzmanımız onayladı" bak şimdi gene suçu başkasının üstüne atma mevzu bahis. "Dr bey hem babama bu operasyon çok kolay demişsiniz hem de şimdi kalkıp ölümden döndürdük diyorsunuz nasıl oluyor bu???? n'den bu kadar basitse lokal anestezi ile çalışmadınız babama o kadar basit olduğunu anlatmışsınız" "yooook lokal anestezi olmaz katliam olur (dr daki cümleye bak) hem babanızın acil durum müdahale ekibi olan ( anlıyorum ki o hastanede yok), yoğun bakım ünitesi olan (bir daha anlıyorum ki bu da yok) ve techizatı tam olan ( haydaaa şimdi bayılıcam bunların techizatı da eksik adamı genel anesteziye almışlar) bir yerde ameliyat olması gerekiyor kendisi riskli bir hasta" "yani bunu siz şimdi anlıyorsunuz öyle mi?? ya babam ölseydi?" " Onu ödeyemezdik, bu arada biz anestezi uzmanının falan parasını ödedik ama tabii size tam para iade edicez" Allahım şimdi deliricem anlıyorum ki anestezi uzmanı da dışardan geliyor. Üstelik adam bir dr gibi değil de daha çok tüccar gibi konuşuyor.

Hemşirelerle geçen saçma diyalogları yazmak bile istemiyorum. Takılmış ama akmayan bir serumu kolundan çıkarttırmak için olan uğraşımımı da... Bu arada tüm bunlar olurken babam hem suçlu, hem çok üzgün hem de çok korkmuş bir vaziyette sadece olanları izleyebildi. Tüm olanları anlatınca annem büyük bir suçluluk duygusu ile sinir krizi geçirdi. Günün akşamına babamın içine bu seferde kocaman onu yiyip bitiren bir kurt düştü, acaba benim bu kadar önemli n'yim var ki beni ameliyat etmediler diye?? ve babam p'be akşamı Bursadan Ankaraya içine düşen bu kurdu gidermek için yollara düştü. Efendim ben ise ç'badan beri n'yerdeyim n'gökte tüm sinirlerim perişan oldu sürekli kendime bunlar nasıl insanlar ki hastane görnümünde ki bu büyük poliklinikte hiç bir donanımları tam değilken insanları genel anestezi ile ameliyata alıyorlar sonra bu devlet nasıl bir devlet ki böyle bir yere SSK ile anlaşma tanıyıp insanları yanıltabiliyorlar, benim annem&babama n'oldu ki böyle dr'ların söylediği her kötü şeye körü körüne inanır oldular?? ve tabii düşünmeden edemiyorum ki ya babama bir şey olsaydı??? İşte de durum vaziyet bu.. bakalım babamın ankara maceraları nasıl sonuçlanacak merakla bekliyorum...


not.
Bu arada durdum düşündüm yaa ben niye bu kurumun adını buraya y hastanesi vs. diye yazdım diye?? Kurumun adı da Esentepe Tıp Merkezi... anlattıklarımın eksiği var fazlası yoktur.

9 Mart 2010 Salı

Cevabı buldum ama yazmak istemiyorum...

Üniversite tercihlerimi yaparken özgürlüğümü ilan etmek adına yaşadığım & büyüdüğüm şehri yazmamıştım formlara oysa zaten özgür bir çocuktum. Sınırlar dahilinde beni sıkmayan bir annem&babam vardı. Olsun ben gene de yalnız yaşamalıydım marifetmiş gibi... İstediğimde oldu. Kazandım bir diğer şehri tek başıma geldim yıllarca tek başıma yaşadım. Güle oynaya gelip gidiyordum iki şehir arasında. Günler geçti , aylar geçti , yıllar geçti özlem büyümeye başladı sadece benim özlemim değildi ki büyüyen ailem benim tercih ettiğim şehre taşındı... sonra gün oldu evlendim; kendime yeni bir yuva kurdum, bu yuvaya iki minik melek daha ekledim. Hem çalışayım hem ikiz çocuk bakayım derken bir de baktım ki yine en büyük yardımıma annem&babam koştu. Bir kere oflamadan baktılar torunlarına. Ben yeni işimin peşinde koşarken annem giderdi tüm evimin ihtiyaçlarını.... ve şimdi gün oldu çocuklarımın anaokulu zamanı geldi ve ben çok çok garip bir şekilde belki de ilk defa annem ve babamdan ayrılmaktan korkuyorum. Bu evimin düzenini yeniden kurmaktan kaynaklanacak bir korku değil, artık onları eskisi kadar sık göremeyecek olmamın verdiği bir korku. 10 yıl önceki cesur Belgin'e n'oldu kuzum? diye kendi kendime sormadan edemiyorum. Cevabı buldum ama yazmak istemiyorum...

26 Şubat 2010 Cuma

İşte Benim İşaretim...



Bundan yaklaşık 10 sene önce gene dün ki gibi bir sıkıntı çökmüştü üzerime. Yurttaydım ve durup durup gözlerim doluyordu. O gün de dün ki hava çok güzeldi. Kendi kendime sebebini bulmaya çalışmıştım sıkıntımın. Böyle çok sıkıldığım günler de moralimin yerine gelmesi için Allah'tan bir işaret gelmesini beklerim (?) kendimce şeyler. O gün de pencereyi açtım ve bir işaret bulmalıyım derken gökyüzündeki gökkuşağını görmüştüm. Sanki 2 sn önce sıkıntıdan bunalan ben değilmişim gibi yüzüme neşe gelmişti. İşte işte işaret geldi diye:))

Dün de mübarek gündeki çok gereksiz mızmızlanmamdan sonra yine penceremi açtım ve karşımda gökkuşağını gördüm. Aklım da kalbim de bir anda 10 sene önceye gitti....

Çaycı ablamız gelmediği için boş olan mutfağa girdim güzelce çay demledim. Sonra onları bir güzel bardaklara doldurup arkadaşlara dağıttım. Herkesin yüzünde bir gülümse oldu. Kendi kendime bu kadar kolaymış demek mutlu olmam da arkadaşlarımı mutlu etmemde dedim....

25 Şubat 2010 Perşembe

Mübarek Günde Mızlanan İnsan... Tövbe Tövbe..


Bugün sabahtan beri mızmızlanıyorum... " off içimde sıkıntı var" " offf bir acaipim" "offf şöyleyim..." "off böyleyim" Nyse sonunda Mert işyerine haşhaşlı lokum alıp getirdi de söylemesi ayıptır çatlarcasına onu yiyip kendime geldim. Demek ki n'ymiş öncelikle karnım açmış... sonralıkla dün çocuklar gece yatakta beni tost yaptıkları için uykusuzmuşum.. daha da sonralıkla bugün çaycımız gelmemiş çay içememişim o da bir stress yapmış , ondan sonraki sonralıkla şu çocukları hangi kreşe vericem ben düşüncesi beynimi yemiş yemiş...

Tövbeler tövbesi bir de bugün mübarek bir gün.. Mevlüt kandili insanlar dualarla zaman geçirirken benim yaptığıma bak:(( işte bak bir sebep daha varmış mızmızlanmam için günü yaşamamışım... Ama artık mızlanmıycam sıkıldım mızıklamaktan hava harika penceremi açıp işime gömülücem.... Kandile özel simit mi alsam eve giderken o da bana iyi gelir:)))

24 Şubat 2010 Çarşamba

Eyvah Taşınma Hastalığına Yakalandım!



Allah'ım ben galiba aynı evde 1 seneden fazla oturamama hastalığına yakalandım. Var mı acaba böyle bir hastalık???


En son Üniversiteyi kazanmamla başlayan evden taşınma hadisem beni bu noktaya kadar sürükledi. Şöyle bir düşünüyorum. Üniversiteyi kazanmam ile birlikte İzmit'ten Bursa'ya taşınmış oldum. Önce 1 sene yurtta kaldım, sonra arkadaşlarımla bir eve çıktım , sonra o evi beğenmedik başka bir eve taşındım sonra son senemde aileminde Bursa'ya taşınmasıyla birlikte başka bir eve çıktım, sonra ailem burdan bir ev satın alınca onlarla birlikte tekrar ev değiştirdim sonra evlendik ve ben yine doğal olarak ev değiştirdim anlatmaktan bile yoruldum ama ev değiştirme maceram bununla da bitmedi arkasından bir ev daha arkasından bir ev ve en arkasından da bir ev daha değiştirdim. Vallahi saymadım kaç ev oldu. 20 sene İzmit'te aynı evde yaşayıp 10 sene de Bursa 'da yanlış saymadıysam nasıl 9 ev değiştirebilmişim şaşıyorum. N'rdeyse her seneye 1 ev düşüyor di mi? Şimdi de resmen bu evde 1 sene oturunca kurtlanmaya başladım. Gözüm dışarda:)) oysa memnunum bu evden. Her çıktığım evde bulduğum ayrı ayrı kusurlardan bu evde de var tabii ama başka eve çıksam yine olmayacak mı sanki??? En kısa zamanda ev almalıyım yoksa n'olucak benim bu halim. Nakliye ve diğer taşınmayla birlikte gelen yükler de cabası... Bozma kafayı Belgin otur oturduğun yerde iyice delimsekleştin...!!!

18 Şubat 2010 Perşembe





Belgin ve Mert Lost'u rahat izlemek için biran önce çocukları uyutmaya çalışırlerken aralarında şöyle bir dialog geçer

- aşkım bu aralar hiç kendimize zaman ayıramıyoruz...
- e tatlım çocuklardan bu kadar oluyor...
- olsun canım çocuklar da bize ayıracağımız zamanın içine dahil olsun o zaman...
- tamam da tatlım çocuklarla zaten dışarı çıkıyoruz di mi?...
- n'reye çıkıyoruz?...
- Yok starpark, yok lunapark, yok hophop parkı gidip durmuyo muyuz?..
- hııı evet ama ben alışveriş merkezlerini demiyorum...
- E bu havada n'reye çıkıcaz Belgin?..
- Yok ben alışveriş merkezi diyorum da orayı demiyorum..
- Belgin????..
- Aylardır Ikea'ya gitmiyorum Mert ben oturma odasının perdesini değiştirmek istiyorum...
-!!!!!!!!!!!!!!!!!

Uzun bir sessizlik ve gülme krizine giren Belgin ve Mert........

26 Ocak 2010 Salı

Değişen Zaman



Bundan yaklaşık 3.5-4 sene önce o dönem için "offf n'kadar durağan bir hayatımız var Mert yaaaa" diye mızmızlandığım şimdi ise "Off bundan 4sene önce amma da kebap hayatımız varmış Mert yaaa" diye yine mızmızlandığım bir yaşantım vardı.


Sabah kalkıp işe gidiyorduk sonra efendim işten çıkınca artık canımız n'yemek isterse ona uygun bir mekan seçip yemek yiyorduk, birkaç alışveriş yapıp eve geliyorduk. Sonra ben hemen kocaman bir tepsi dolusu ıvır-zıvır hazırlayıp Mert'in yanına kıvrılıp battaniyenin altına girip ver elini cnbc-e dizileri.... Artık kırk türlü cinayeti çözdükten sonra alıyorduk elimize playstatıon joistiklerini hadi bakalım araba yarışı.... hafta sonu mu oldu?? efendim olsun tabii bize zaten hergün bayram havasında geziyorduk yiyorduk içiyorduk ve sinemaya gidiyorduk. Sinema tercihlerimizde yine cnbc-e havasındaki filmler n'rde actıon , korku orda biz....


Sonra ben bir anda çocuk doğurmaya karar verdim. Hamilelik serüvenimizle birlikte tercihlerimiz de değişmeye başladı. Önce benim işe gidiş gelişlerim değişti, sonra ben yeme içme konusunu psikopata bağlayıp "aman o zararlı bu bilmem n?" demeye başladım, sonra korku filmlerini çok fazla izlersem çocuklarım da çirkin olur endişesine kapıldım; en son olarak playstatıonumuzu da rafa kaldırttırdım sebep çok heyecanlanıyorum erken doğum olmasın......


Şimdi düşünüyorum Allah'ım Mert bana çok iyi sabretmiş...


Çocuklar doğdu hayatımız zaten başka bir raya oturdu. Hem alışkanlıklarımız hem isteklerimiz hem de zamanı programlamamız tamamen değişti. Kendimize yeni bir yaşam kurduk. Tercihlerimiz , önceliklerimiz değişti... Artık sinemaya gidiceğimiz zaman %90 komedi filmlerini tercih ediyoruz. Geçen hafta Yahşi Batı'yı bu hafta Kutsal Damacana'yı seyrettik. Ondan önce Neşeli Hayat ve ondan önce Kolpaçino.... Hepsini toplu olarak değerlendirir ve gülme seviyemi kendimce ölçersem 1.kolpaçino 2. kutsal damacana 3.yahşi batı 4.neşeli hayat.... İşte böyle...

18 Ocak 2010 Pazartesi

Yapraklar dökülür....


Şu yaprak dökümü dizisi var yaaa.... işte ben o dizinin sonunda yayınlanan izleyicilerden gelen fotoları her izlediğim de hüngür hüngür ağlıyorum. Sanki o fotoğraflardaki herkes ölmüş gibi geliyor bana tövbe tövbe.... Belki insanlar çok mutlu oldukları aile tablolarını gönderiyorlar ama dizi zaten o kadar geriyor ki insanı işte sonunda da böyle hönkürerekten ağlamadan duramıyorum...

Geçen gün Mert " Belgin bu dizi n'zamandır yayınlanıyor?" dedi... Abowww bir de düşündüm bizim çocuklardan büyük bu dizi... (zaman kriterime bak.. bizim çocuklardan büyük ; yok yok bu bizim çocuklardan küçük:)))

Bu salak diziye takılıp kalmamın tek sebebi sensin Mert sensin... diye celallendim ben de ... nası yanii?? nasıl mı?? bu dizinin başladığı sene sen ç'ba günleri halı sahaya top oynamaya gidiyordun ben de sıkıntıdan bu diziye başlamış bulundum şimdi de bırakamıyorum işteeee.....

Hönkürmek istiyorum.....