28 Mayıs 2009 Perşembe

Ethem&Efdal büyüyorlar: Bursa'yı geziyoruz ikinci haftasonu:)) KUŞ PARKI#links#links#links#links#links

içimdeki konuşan belgin: yaz gelmiş gelmiş:))#links#links

yaz gelmiş gelmiş:))

< Yafuu bu pazar gezmeleri, yaz gelince bana süper moral verir oldu.. E kötü yanları da yok mu??? var malesef.. köy evi istiyorum, yakın bir yazlık istiyorum ,dağ evi istiyorum yok yok en iyisi ben çiftlik evi istiyorum:)) şöyle bol yeşilli, temiz havalı, büyük bahçeli, mümkünse deniz havalı, bir sürü ağaçlı, çiçekli hatta böcekli:))


ayyy bir de alışveriş yapasım var ayy bir de tatile çıkasım var ayyy bir dee.... ohh ohhh yaz gelmiş gelmiş belli ben sarhoş oldum bile.. eee yengeç kadını böyle n'payım:)))

Bu arada fotolar 2006 dalaman sarıgerme tatilimizden... o n'müthiş bir yer öyleee...

20 Mayıs 2009 Çarşamba

"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum"



Bugün okuduğum bir mailden çok etkilendim ve diğer beğenip de unuttuğum maillerden olmaması için buraya yazmak istiyorum. (bozmamak adına olduğu gibi aktarıyorum)

Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.
Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini' söylemişler.
Yaşlı bey huzursuzlanmış; "acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.
"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.

"Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" deyince.

Yaşlı adam üzgün bir ifade ile "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş.
Hemşireler hayretle "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar.

Adam buruk bir sesle "Ama ben onun kim olduğunu biliyorum" demiş.


"Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin,
bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin."
Can Yücel

15 Mayıs 2009 Cuma

SAYGI

Bana mı öyle geliyor yoksa nesiller geçtikçe insanlar gerçekten de birbirlerine olan saygılarını kaybeder mi olmuş...
Benim annem kayınvalideme " güzin hanım" , kayınvalidem de anneme "sermin hanım" olarak hitap ediyorlar. Bunun kesinlikle resmiyetten değil de aralarındaki saygıdan olduğu da çok açık üstelik. Öyle ki beraber tatile gidyorlar, yiyorlar, geziyorlar, beraber çocuk bakıyorlar yeri geliyor beraber gülüyor&ağlıyorlar ama aradaki saygıyı kaybetmiyorlar.
Oysa ki ben işyerinde bile hiç tanımadığım insanlardan telefonda saygısızlık işitiyorum. Bunu düzeltmek için söylediğim sözlerden de yanlış anlaşılıp daha bir saygısız tavırla karşılaşıyorum.
Geçen sene ki tatilimiz de dikkatimi çeken birşey oldu. Oteldeki birbirini tanımayan yabancı uyruklu insanlar birbirleriyle olumlu yönde hep iletişim içindeler. Selamlaşıyorlar, çocuklarının birlikte oynamalarını izliyorlar, birbirlerine bir şemsiye açma konusunda bile yardımlaşıyorlar. Bizim insanlarımız ise sanki otelin sahibi; binbir türlü hava, selam veren olursa çoğunlukla dikdik bu bana n'diye selam verdi şimdi diye bakma ya da hiçbirisi olmasa bile yanından geçen kişiyi hiç umursamama durumundalar.
Oysa biz Türk halkı olarak hep misafir perverliliğimizle, sıcak kanlılığımızla övünmez miyiz? N'oldu peki artık bize??? N'den hepimiz birbirimize bağırmak için bu denli fırsat kollar olduk??
Sebebi mutsuzluğumuz ve bundan kaynaklanan negatif enerjimiz olabilir mi acaba? 80 ülke arasında yapılan bir araştırmaya göre bu ülkeler arasında en mutsuz insanlara sahip ülke olarak 1. seçilmişiz. Allah'ım n'kadar korkunç birşey bu. Bu mutsuzluğumuz tüm ülkemize yansıyor kendimize ve çevremize olan saygımıza yansıyor. İnşallah en kısa zamanda bu karanlık bulutları tüm ülke olarak üzerimizden atarız ve yine o Akdeniz ruhumuzu yakalarız.